Dizi Aşkları
Birkaç gece üst üste dizilere takılınca insan doğrusu şaşırıyor. Öncelikle adlarından dolayı geçen sezon bir düşüncedir almıştı seyredenleri. Kara Ekmek, Karadayı, Kara Para Aşk, Karagül, hatta Poyraz Karayel bile bu “siyahi” gruba dahil edilebilirdi. Bu sezon ise esas dikkat çeken yan, nedense siyah isimli diziler gibi, romantik dizilerin adlarında. Aşkın her türlüsü dizilerde yaşanıyor. Bitmeyen bir 14 Şubat ruhu gibi. Aşkın kiralık olanı var, acil arananı var, inadına yaşananı var. İlişki durumları ise tümden karışık. Yani bu dizileri izleyenler televizyon başındaki aşk pıtırcıkları gibiler. Varsa yoksa bilmem kimin falancayla olan durumu. Bir insan en çok kendinde olmayanı diline dolarmış.
Galiba o hesap. Kalbimiz kan pompalamaz oldu, sanki sürekli takviyeye ihtiyaç duyuyor. Sürekli aşık olmak, mutlu olmak istiyoruz, bunu da dizilerde arıyoruz. Etrafımıza baktığımızda yalnız insanlar görüyoruz, herkes kendi evreninde yaşıyor aslında ve bu evren onlar için en önemli şey. Birisiyle hayatı yürekten paylaşmak mucize gibi. Bu mucize dizilerde aranıyor, ama her taraf entrika dolu olduğu için normal olarak bulunamıyor. Şarkılar da öyle. Herkes aşkı için ölmeye hazır. Oysa gerçek hayatta boşanmalar artıyor, kadın cinayetleri korkunç boyutlara varıyor. Ne kendimiz mutlu oluyoruz, ne de karşımızdakini mutlu ediyoruz. İçimizdeki kocaman boşlukları dizi aşkları bir çorba kaşığı kadar dolduruyor işte.